| İngilizce | Türkçe | |
|---|---|---|
| General | ||
| Genel | self conscious s. | ne yaptığını bilen |
| Genel | self conscious s. | içine kapanık |
| Genel | self conscious s. | kendi halini çok düşünen |
| Genel | self conscious s. | bilinci yerinde |
| Genel | self conscious s. | kendinde |
| İngilizce | Türkçe | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | self-conscious s. | içine kapanık | ||
|
Tom was self-conscious. Tom içine kapanıktı. More Sentences |
||||
| Genel | self-conscious s. | utangaç | ||
|
Tom seemed self-conscious and uncomfortable when he had to make the announcement at the party. Tom partide anons yapmak zorunda kaldığında utangaç ve rahatsız olmuş görünüyordu. More Sentences |
||||
| Genel | self-conscious s. | mahcup | ||
|
I know Tom is self-conscious. Tom'un mahcup biri olduğunu biliyorum. More Sentences |
||||
| Genel | self-conscious s. | utanan | ||
|
She felt self-conscious about her appearance. Dış görünüşünden dolayı utanıyordu. More Sentences |
||||
| Genel | self-conscious s. | (sanat eserlerinde) özbilinçli | ||
|
Her paintings were self-conscious. Tabloları özbilinçli bir yaklaşımla resmedilmişti. More Sentences |
||||
| Genel | feel self conscious f. | utanç hissetmek | ||
| Genel | feel self conscious f. | utanmak | ||
| Genel | self-conscious s. | sıkılgan | ||
| Genel | self-conscious s. | ne yaptığını bilen | ||
| Genel | self-conscious s. | kendini bilen | ||
| Genel | self-conscious s. | kendi halini çok düşünen | ||
| Genel | self-conscious s. | öz bilinçli | ||
| Genel | self-conscious s. | öz bilince sahip | ||
| Genel | self-conscious s. | huzursuz | ||
| Genel | self-conscious s. | endişeli | ||
| Genel | self-conscious s. | içi içini yiyen | ||
| Genel | self-conscious s. | içi rahat olmayan | ||
| Genel | self-conscious s. | ne derler kaygısı olan | ||
